بسم الله الرحمن الرحيم
Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla
Cenabı Hakk’ın tüm kullarına maddi imkanları olduğu gibi manevi ikram ve ihsanları da vardır. Bu kimseler büyük ikrama nail olanlardır. Bu ikramlardan biri de Şaban ayının 15. gecesi olan Berat gecesidir. Berat, istilah olarak Allah’ın affı, bağışlaması, günah, borç ve cezadan kurtulma gibi manaları ifade eder. Berat gecesinin özünde günahlardan arınma, yüce yaratıcının rahmet ve mağfiretine ulaşma gayesi vardır. Kur’an-ı Kerim’de;
‘’ وَالْكِتَابِ الْمُب۪ينِۙ . اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ اِنَّا كُنَّا مُنْذِر۪ينَ . ف۪يهَا يُفْرَقُ كُلُّ اَمْرٍ حَك۪يمٍۜ. ’’
“Helal ile haramı vesaire hükümleri açıkça bildiren bu kitaba yemin ederim ki, hakikat, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Gerçek, biz onunla kâfirlerin uğrayacakları azabı haber vereceğiz. O öyle bir gecedir ki, her hikmetli iş nezdimizden sadır olan bir emirle o zaman ayrılır.” Buyrulmaktadır.
(Duhan suresi 2-4).
Kur’an-ı Kerim, Berat gecesinde Levh-i Mahfuz’dan alınmış ve bir bütün halinde dünya göğüne indirilmeye başlamıştır. Bu gecenin mübarek oluşunun başlıca sebebi de budur. Kur’an-ı Azimüşşan inmeden evvel insanoğlunun etrafını karanlık ve küfür bulutları sarmıştı. İnsanlar taşlara tapıyor, başka başka ilahlar edinip, adeta yaratanla bağlar tamamen kopmuştu. Cinayetler ve rezaletler ayyuka çıkmış, insanoğlu kendini putlaştırma noktasına getirmişti. İbn-i Mace’nin Hz. Ali radıyallahu anh’dan rivayet ettiği bir hadisi şerifte buyurmuşlardır ki:
“Şaban’ın 15. gecesi olduğunda o geceyi ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü yüce Allah (c.c), bu gece güneşin batışından fecre kadar olan sürede dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve ‘Tövbe eden yok mu kabul edeyim, şifa isteyen yok mu şifa vereyim? Başka isteği olan yok mu, ona da istediğini vereyim’ der.”
Muhterem kardeşlerim, bu gecede beş büyük hasret vardır:
Birincisi;
Hikmetli her iş bu gece tefrik ve vazife sahiplerine tevzi olunur. İlahi takdirin tecellileri, o sene içerisindeki cereyan edecek hadise ve olayların icrasına bu geceden itibaren başlanır ve Kadir gecesinde tamamlanır. Rızıkla alakalı nüshalar Mikail aleyhisselam’a, harb, zelzele ve diğer felaketlerle ilgili nüsha Cebrail aleyhisselam’a, kulların işleri ile ilgili nüsha Hz. Azrail aleyhisselam’a tevdi edilir.
İkincisi;
Bu gecede yapılan ibadetler çok faziletlidir. Hz. Aişe validemiz şöyle naklediyor: Bir gün Hz. Peygamber (sav) yanıma geldi, elbisesini çıkardı, biraz durduktan sonra tekrar giydi. Diğer hanımlarından birinin yanına gidecek diye beni bir kıskançlık aldı. O dışarı çıkınca ben de peşine takıldım. Cennet-ül Baki denilen kabristana gitti ve şehitlere dua etti. Kendi yaptığımdan kendim utandım ve “Anam babam sana feda olsun, sen Rabbinin rızası peşinde, bense dünya peşindeyim” diyerek geri döndüm. Biraz sonra Rasulullah (sav)’da içeri girdi, benim sık sık nefes alışımın sebebini sordu. Kendisine olup biteni anlattım. Buyurdular ki: “Allah’ın Rasulü, sana haksızlık edecek diye mi korkuyorsun?” Rasulü Ekrem (sav) elbisesini çıkardıktan sonra, “Bu gece ibadet yapmama müsaade eder misin?” dedi. Ben de, “Anam babam sana feda olsun, evet” cevabını verdim. Namaz kılmaya başladı. Bir ara secdede o kadar çok kaldı ki endişelendim ve yoklarken elim ayağına dokunmuş olacak ki kımıldadı. Ben de hayatta olduğuna kanaat getirerek sevindim. Secdede şöyle dua ediyordu:
“Ya Allah, azabından affına sığınıyorum. Gadabından rızana iltica ediyorum. Senden sana sığınıyorum. Hiçbir şey senayı, senin nefsine karşı olan senana denk saymıyorum. “Sabah olunca durumu kendisine haber verdim. “Bunları hem öğren hem de başkalarına öğret, bunları bana Cebrail öğretti.” buyurdu.
Üçüncüsü;
Cenab-ı Hak bu gecede Benî Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca ümmeti Muhammed’e rahmet eder. Hz. Aişe validemiz, Peygamberimizi (sav) tanıtırken şöyle buyurmuştur;
Bu gece (Şaban’ın 15. Gecesi), Peygamber (sav)’i odanın içinde aramaya başlamıştım ki, onun başını secdeden kaldırırken buldum. Buyurdu ki: “Ey Aişe, Allah ve Rasulünün seni korkutmasından mı korktun?” dedi. Hz. Aişe validemiz, “Diğer hanımlarından birinin yanına gittiğini zannettim,” dedi. Peygamberimiz (sav) buyurdu ki: “Allah Teala Şaban’ın 15. gecesinde, dünya semasına iner, Benî Kelb Kabilesi’nin koyunlarının tüyleri sayısınca insanları bağışlar.
Dördüncüsü;
Mağfiretin husulüdür. Peygamberimiz (sav) buyurdu ki: “Enes Bin Malik (r.a) rivayetle, Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
Allah Teala şöyle buyurdu: Ey Ademoğlu, sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım. Ey Ademoğlu, günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa, sonra da benden affını dilesen seni affederim. Ey Ademoğlu, sen yeryüzünü dolduracak kadar günahlarla karşıma gelsen, fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım. Bu gecenin bereketinden istifade edemeyecek olanları da Peygamberimiz şöyle anlatıyor: ‘’Şaban ayının 15. gecesi, kullarına rahmetle nazar eder, müşrikler, kindar ve bencil kişiler bu aftan yararlanamazlar. Başka bir hadis-i şerifte 5 gece vardır ki, onlarda yapılan dualar geri çevrilmez. Bunlar: Regaip’in ilk cuma gecesi, Şaban’ın ortasında bulunan gece, cuma gecesi, Ramazan ve Kurban Bayramı geceleridir.
Beşincisi;
Bu gece, Efendimize şefaat yetkisinin verilmesidir. Şöyle ki, Peygamber Efendimiz (sav) Şaban ayının 13. gecesi, ümmetine şefaat edebilmek için Allah Teala’ya niyazda bulundu. Kendisine ümmetinin üçte birine şefaat etme yetkisi verildi. Ümmetine son derece düşkün olan Allah Rasulü (sav), daha fazla kimseye şefaat edebilme arzusu ile yanıp tutuşmakta idi.”
14. geceyi de ibadetle ihya ve Cenabı Hakk’a şefaat dileğini tekrar etti. Ümmetinin üçte ikisine şefaat yetkisi verildi. Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz 15. geceyi de ibadetle geçirdi ve Mevla’dan yetkisinin ve selahiyetin genişletilmesini istedi ve yüce Rabb’e arz etti. Bunun üzerine ümmetinin tamamına şefaat yetkisi verildi.
Bu gecenin önemli hususlarından biri de kıblemizin Kudüs istikametinden Mescid-i Haram tarafına çevrilmesidir. Peygamberimiz (sav) bu konudaki arzu ve isteğini devamlı olarak Hz. Allah’a arz ediyordu. Hicretin 2.senesinde Şaban’ın 15.gecesine isabet eden gün, yönler ve istikamet Mescid-i Haram olması emredildi. Bakara Suresi’nin 144. ayeti nazil olunca Efendimiz, dört rekatlık namazın ilk iki rekatını Kudüs’e, kalan iki rekatını da Kabe’yi Muazzama cihetine dönerek kılmıştır. Bu olayın gerçekleştiği yer Medine’de “Kıbleteyn” diye bilinen mescittir. Bu gecenin feyzinden ve bereketinden istifade edebilmek için kaza namazları, Kur’an tilaveti, dua ve tövbelerimizle kendimizi Hz. Allah’a arz etmeli, kul kendine yakışanı yapmalıdır.
Özlü dua:
“Allah’ım, sen affedicisin, affı seversin. Bizi, annemizi, babamızı, bütün mümin ve mümine kardeşlerimizi bağışla. Amin.”
SELAHATTİN EYYUBİ